Macaristan’ın Budapeşte şehrinde, beraberce Değişim Programı kapsamıda Zachor Vakfı ev sahipliğinde yürüttüğüm çalışmalar kapsamında IWitness[1] sitesinde herkesin erişimine açık olarak yayımlanan soykırım tanıklıklarını inceliyorum. Özellikle 1915’te, Felaket’ten sağ çıkan ve röportajların yapıldığı 1970’li yıllarda Amerika’da yaşamakta olan Ermenilerin tanıklıklarını içeren video-röportajlar üzerinde çalışıyorum.
IWitness, eğitimcilere Güney Kaliforniya Üniversitesi Shoah Vakfı’nın Görsel Tarih Arşivi’nde yer alan yaklaşık 3000 tanıklık videosundan yola çıkarak, 13-18 yaş aralığındaki öğrencilere yönelik interaktif aktiviteler hazırlama imkânı sunan bir eğitim platformu. Projenin temel amacı, çocuklara ve gençlere empati, hoşgörü, sorumluluk gibi etiğe ilişkin kavramları öğreterek günümüzde farklı varoluşların eşit koşullarda birlikte yaşayabileceği bir toplumun oluşturulmasına ve toplumların kolektif geçmişlerinde kök salan katliam, soykırım gibi olayların tekrarlanmayacağı bir geleceğin inşa edilmesine katkıda bulunmak. 1972-2005 yılları arasında Michael Hagopian tarafından kaydedilen 1915 Felaketi’ne dair tanıklıklar da söz konusu eğitsel aktivitelerin içeriklerinden.[2]
IWitness sitesinde yer alan arşivin büyük kısmı Holokost’tan sağ çıkanların tanıklıklarından oluşuyor. Aktivitelerin çoğunluğu İngilizce olsa da bu platform vasıtasıyla birçok Avrupa dilinin yanısıra Nanjing Katliamı ve Ruanda Soykırımı’nı konu eden Çince ve Kinyarwanda dilinde hazırlanmış içeriklere de erişmek mümkün. Bu çerçevede, Zachor Vakfı’nın öncelikli çalışma alanı IWitness platformunda yer alan tanıklık videolarından faydalanarak hazırlanan Macarca multimedya aktivitelerin pedogojik amaçlarla nasıl kullanılacağına dair eğitim programları düzenlemek. Vakfın IWitness programına eşlik eden bir diğer faaliyeti ise IWalk programı. Bu program kapsamında, İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru Macar hükümeti tarafından kurulan Yahudi gettosunda eğitimcilere ve öğrencilere yönelik hafıza yürüyüşleri düzenleniyor. Bir yandan Holokost’ta öldürülenlere ithaf edilmiş anıtları ziyaret eden katılımcılar, diğer yandan IWalk uygulamasını kullanarak geçtikleri mekânların, olaydan sağ çıkan tanıkların hafızasında ne şekilde yer ettiğine dair multimedya içeriklere erişebiliyorlar.
Budapeşte’ye yaklaşık üç hafta önce geldim. O günden beri vaktimin önemli bir kısmı IWitness sitesindeki röportaj arşivini incelemekle geçiyor. Bununla birlikte, Zachor Vakfı’nın İngilizce ve Macarca olmak üzere iki dilli yayımladığı tanıklıkları da okuyorum. Her günün sonunda ise şu soruya cevap arıyorum: “Peki, ben bu bilgilerle ne yapacağım?” Geçtiğimiz akşam bir arkadaş sohbetinde yine aynı soruya cevap arıyorduk. Evet, izlediğim röportajlar bir elektronik tabloda belli kategoriler altında birikiyor. Bu tablo, nihayetinde, gerekli okumaları ekleyeceğim ve uygun sorularla ilişkilendireceğim geçmişle yüzleşme temalı Türkçe eğitsel bir aktiviteye ön hazırlık işlevi görüyor. Fakat bu tarz çalışmaların Türkiye koşullarında henüz toplumsallaşma imkânına sahip olmadığı aşikar. Bu konuyu daha sonra tartışmak üzere bir kenara bırakıyorum. Sorduğum soruya arkadaşımın cevabı aşağı yukarı şöyleydi: “Bir argüman geliştirecek, geliştirdiğin bu argümanın güvenilirliğini sınayacaksın.” Özellikle akademik bir çalışma söz konusu olduğunda yapılması gereken bu elbette. Fakat konu 1915 Felaket’i olduğunda olayın doğruluğunu sınayacağımız, onu tarihsel hakikat olarak konumlandıracağımız belgelerin çoğu bugün erişilebilir değil. Bu durumda ya 1915’i soykırım başlığı altında evrensel bir kategori olarak ele alacağız ya da eleştirel bir perspektifle tarihsel anlatıyı yeniden inşa etmeyi deneyeceğiz. IWitness platformunun sunduğu alternatif eğitim programının ve Zachor Vakfı’nın yürüttüğü çalışmaların her iki seçeneği de dikkate alarak şekillendiğini söyleyebilirim.
Türkiye’de tıpkı dünyanın birçok yerinde olduğu gibi tekil hikayelerden yola çıkarak tarihsel anlatıya yeniden şekil verme amacı güden sivil kuruluşların artmakta olması sevindirici. Toplumsal barışı inşa edebilmek için ihtiyaç duyduğumuz diyalog zeminini bu tarz çalışmalar sayesinde elde edeceğiz. Fakat bu çalışmaların travma teorisi literatürünün merkezinde duran tanıklığın imkânsızlığı çıkmazını yeniden ürettiğini göz ardı edemeyiz. 1915 Felaketi’yle yüzleşme pratiklerinin bir diğer çıkmazı ise soykırım kavramının tarih-dışı karakteriyle ilgili. Yüz yıllık inkâr politikalarının, başka katliamların ve şiddet olaylarının süzgecinden geçerek anımsadığımız 1915’i, bütün farkların bir potada eritildiği soykırım kavramına sığdırabilir miyiz, emin değilim.[3] Olayı hukuk zemininde tartışabilmek için elbette soykırım olarak adlandırmak gerekiyor fakat soykırım(lar)ın tanınmasının ve geçmişle yüzleşme pratiklerinin devletler tarafından teşvik ediliyor olmasının faşizmin yükselmesine engel teşkil etmediği de çok açık.[4]
Kısacası Zachor Vakfı ev sahipliğinde yürüttüğüm çalışma kapsamında Holokost’la yüzleşme pratiklerine dair edindiğim bilgi ve deneyimler, 1915 Felaketi’yle, daha doğrusu onun hatırasıyla yüzleşme çabamızın sınırları hakkında yeniden düşünmeye yönlendirdi beni. Bu yazı çerçevesinde sorulan soruları bu sınırları yok saymadan hatırlamanın, yeni soruları hatta belki de bazı cevapları beraberinde getireceğini umut ediyorum.
________________
[1] Internet sitesi için bakınız: https://iwitness.usc.edu.
[2] Internet sitesi için bakınız: http://www.armenianfilm.org.
[3] Hagop Oshagan’ın metinlerinden yola çıkan March Nichanian, tarihsel hakikatle ilişkisinin açmazlarını da göz önünde bulundurduğu 1915’i Felaket olarak adlandırır.
[4] Orban hükümetinin faaliyetleri bu gidişatın sadece bir örneği.