Hatıla! projesi kapsamında gerçekleştirdiğimiz “beraberce Değişim Programı: Hafıza Mekanları programını DVV International’ın Türkiye temsilcisi ve stratejik partneri olarak yürütüyoruz.
Programda 2017-2019 yıllarında kolektif hafıza, hatırlama, unutma ve yüzleşme konularına ilgili ve eleştirel yaklaşımı olanların, hafıza ve vicdan mekânlarının demokratikleşmeye katkıda bulunabileceğine inananların, dünyadaki deneyimlerden yararlanmalarını, bilgi ve deneyim değişimi yapmalarını ve bu deneyimi Türkiye için işlevselleştirmelerini amacıyla onlarca gönüllümüz dünyanın dört bir yanındaki hafıza ve vicdan mekanlarında 30-60 gün geçirdiler. Deneyimlerini blog yazılarıyla paylaşan beraberce gönüllüleri, Deneyim Paylaşım Atölyeleri ile de Arjantin’den Bosna’ya, Hollada’dan Güney Afrikaya çeşitli hafıza ve vicdan mekanlarına dair deneyimlerini, çalışma alanlarını paylaşmaya devam ediyor.
Pelin Asa / beraberce Değişim Programı: Hafıza Mekanları 2019 Gönüllüsü
ACT for the Disappeared (Kaybolanlar için Hareket) 1976-1990 arasında 15 yıl süren Lübnan İç Savaşı sırasında kaybolan yüzbinlerce kişinin hikayelerinin kayıt altına alınması ve ailelerinin yakınlarına ne olduğunu öğrenmesini sağlamak için çalışan Beyrut merkezli bir kurum. 2010’da kurulan dernek, Kaçırılan ve Kaybedilenlerin Aileleri Komitesi ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi ile birlikte yürüttüğü çalışmaların en büyük meyvesini geçen sene aldı ve kaybolmalar sürecinde etkili olanların halihazırda üyesi olduğu ve dolayısıyla isteksiz olan meclis, Kasım 2018’de Kayıp ve Kaybedilen Kişiler Yasası’nı onayladı. Bu yasayla birlikte ayrıca kaybolanların akıbetlerinin araştırılması, ortaya çıkan mezarların incelenmesi, bulunan kemiklerin analiz edilmesi ve ailelerin yakınlarına ne olduğunu öğrenip onları yıllar sonra hak ettikleri şekilde uğurlayabilmeleri için ulusal bir komisyon kurulmasını kararlaştırdı.
ACT’in Beyrut’taki ofisinde sadece 4 çalışanı var, fakat bu küçük ekibe eşlik eden daha büyük bir saha çalışanı grubu ülkenin değişik yerlerinde savaş zamanı yakınlarını kaybetmiş ailelerin anlatılarını topluyor. Saha ekibi üyeleri, eşlikçiler, bu ziyaretleri yapmaya başlamadan önce bir eğitimden geçtikleri ve aileler hikayelerini ‘yabancılarla’ paylaşmaktan rahatsız olabilecekleri için yeni gelenlerin bu ziyaretlere eşlik etmesi tercih edilmiyor- zaten Arapça bilmeden bu konuda yardımcı olabilmenin pek bir yolu yok.
Dijital Hafıza Mekanları
Dolayısıyla, ACT tam olarak fiziksel bir hafıza mekanı değil, daha çok bunca yıldır bu hikayelerin eşilip, hatırlanıp saklanması, on yıllardır yakınlarına ne olduğunu öğrenmeyi bekleyen ailelerin adalet ve teselliye ulaşmaları için gösterilen çabanın bir araya geldiği kavramsal bir hafıza alanı. Benim şimdiye kadarki desteklerim de bu fiziksel olmayan deneyimi daha da öne çıkaracak şekilde ACT’in dijital hafıza çalışmaları üzerine oldu: Map of Memory (Hafıza Haritası) ve Fushat Amal (Umut için Alan). İç savaş sırasında özellikle kayıplara sebep olmuş önemli olayları ve mekanları gösteren bir dijital harita olan Hafıza Haritası projesinin hikayesini daha iyi anlatıp etkisini göstermesini sağlamak için geliştirilmesi üstüne çalıştım. Şu anda da benim gibi dışarıdan bakanların ve savaşı yaşamamış genç kuşakların daha iyi bağlanmasını sağlayacağını düşündüğüm için o mekanların ve orada yaşananların bugünkü haliyle ve şehirle bağını, neyin silinip neyin hala orada olduğunu öne çıkarmanın yollarını arıyorum. Diğer yandaysa, bence çok etkili bir çalışma olan Fushat Amal ACT’in ailelerden topladığı tanıklıkların dijital bir girdisi. Özellikle daha detaylı anlatıları okumak, fotoğraflarına bakıp kayboldukları günden önce neler yaptıklarını, neler hayal ettiklerini öğrenmek bu dokunulamayan mekanla ve geçmişle daha sağlam bir bağ kurmayı sağlıyor ve ülkenin farklı gruplarının savaştan nasıl benzer şekillerde etkilendiğini gösteriyor.
Derneğin üzerinde yeni çalışmaya başladığı başka bir proje de aileleri ve kamuyu ulusal komite hakkında ve komite kurulana kadar mezarların Beyrut’un her yerine yayılmış inşaat faaliyetlerinden zarar görmesini engellemek için bilgilendirmek üzere kısa bir animasyon video hazırlanması. Bu kısa film için ACT’in hazırladığı özet üzerinden filmin ana anlatı aksı olacak bir storyboard hazırladım. Bu kadar zorlu konuları, üstelik de onların en çok etkileyeceği insanların izleyeceği bir filmde nasıl gösterilebileceğini düşünmek ülkede birçok insanın günlük yaşamı olmuş hikayeleri daha iyi anlamayı sağladı.
Beyrut, yakın geçmişin hayaletleri
Beyrut deneyiminin kendisinden bahsetmek gerekirse, şehrin bir sunuma pek ihtiyacı yok, tam da fotoğraflardan ve anlatılanlardan kendini hissettirdiği gibi; dağınık, hareketli, gürültülü. Solmuş balkon perdeleri ve renkli panjurlarıyla güzel eski apartmanlar, savaş sonrası yapılan yeni, parlak, lüks ve yüksek rezidanslar, bunların yanında terk edilmiş binalar ve güvenlik kontrol noktaları. ACT’te ve özellikle Hafıza Haritası üzerinde çalışmak da şehirde yürümeyi daha da anlamlı kıldı. Haritanın üzerinden geçtikçe iç savaş tarihine dalarak yanından geçtiğim ve normalde dikkat çekmeyen boş binanın hikayesini ve yerinde şu an bir gece kulübü ya da dükkan olan savaşın katliama uğramış mahallelerini öğrendim. Ve en önemlisi de dikkatle bakılmazsa fark edilmeyen ‘Yeşil Hat’ı. Yeşil Hat, İç Savaş sırasında Beyrut’u çoğunlukla Müslüman Batı-Hristiyan Doğu ekseninde ayıran sınır hattıydı. Çatışmaların en yoğun yaşandığı bu yol üstünde yaşayan insanlar başka yerlere taşınıp boş kaldıkça bitkilerin yayılıp gerçekten yeşil rengine bürünmesi sebebiyle böyle adlandırılmış. Bu yol ve onun etrafındaki mahalleler en çok göz önünde olup daha az bilinen hikayeleriyle benim için Beyrut’ta en çok keşfedilmeyi bekleyen yerler oldu. Yeşil Hat’ın başlangıcı sayılan, şehir merkezindeki Şehitler Meydanı artık şık hoteller, rezidanslar ve şantiyelerle çevrili. Meydanın ortasındaki kurşun delikli Şehitler Anıtı’ysa belki de bu çok eski olmayan yüklü geçmişin orada geriye kalan tek izi. Adını 1916’da Osmanlı döneminde o noktada idam edilen Lübnanlı milliyetçilerden alan meydan, bu dolu tarihine rağmen genellikle bomboş, bazı hafta sonları olan küçük eylemler dışında (ki zaten bence bir şehircilik faciası). Yukarı doğru yürümeye devam ettiğinizde ya savaş nedeniyle terk edilmiş eski binalar ya da kötüleşen ekonomi nedeniyle boş kalmış yenilerinin yanından geçiyorsunuz. Bir süre sonraysa apartmanlar eskimeye ve kurşun izleri çoğalmaya başlıyor, savaştan harap ve bitap çıkmış olan Beit Beirut (Beyrut Evi)’a kadar. Restore edilip şu an bir sergi alanı olarak kullanılan bu bina, savaş sırasında tercih ve bu kadar çok hasar görmesinin sebebi olan tüm yönlere hakim, köşedeki yerinde sabırsız Beyrut sürücülerinin pek ilgisini çekmeden dursa da Yeşil Hat’ın en vurucu yapısı. Yol devam ettikçe, bütün bunlar ve geri kalanları büyük ihtimalle benim bu birkaç haftada öğrendiğimden çok daha fazla hikaye barındırıyor. Beyrut, silindikçe üstüne tekrar yazılan bir kağıt gibi dikkatle bakılınca altındaki izleri hala görebildiğin ve daha çok değer kazanan bir şehir.
Yeşil Hat’tın başlangıcı Şehitler Meydanı
İç savaştan beri tamamlanmamış ve boş bir şekilde duran Metropol Sineması, daha çok bilinen ismiyle ‘Yumurta’, ve arkasındaki yeni Mohammed al Amin Camisi ve Yeşil Hat üzerindeki zarar görmüş boş duran başka binalar
Beit Beirut (Beyrut Evi)